Prof. Dr. Cağfer Karadaş



TARİHE NOT DÜŞÜYORUM, MÜTHİŞ BİR PROJE

İNSAN NAKLİ

Prof.Dr. Cağfer Karadaş

Aniden fark ettim, ileriden bir kadın canhıraş kaçarak uzaklaşmaya çalışıyordu. Arkasından bir canavar. İnanılacak gibi değildi, bu bir insana benziyordu. Gözlerimi iyice ovuşturdum tekrar baktım: evet kadını kovalayan, tam da insan görünümde bir canavardı. Eyvah dedim, koştum. Vardığımda bir sürü insan başında toplanmıştı. Maalesef ki, çok geçti. Her tarafı delik deşik olmuş bir insan yatıyordu ortada. Hepimiz şaşkınlık içindeydik. Kendimizi kaybetmiştik adeta. Elimi kaldırdım, kafamı aradım, hala yerindeydi. Eh, henüz kafamı kaybetmemiştim. Telefona sarıldım. Herkes aynı şeyi yapmıştı. Polisi, jandarmayı, savcıyı, cankurtaranı… Anlayacağınız her ne varsa arıyorduk. Bir insanı kurtarmaya çalışıyorduk. Artık çok geç olduğunu bile bile… Aslında kaybetmekte olduğumuz insanlığımızın paçasından yakalamaya çalışıyorduk. Bir insanı bir canavardan kurtaramamıştık. Bari kendi insanlığımızın bir parçasına tutunalım telaşındaydık.

Siz bilmezsiniz. Aslında çok iyi bilirsiniz. Bu canavarların çeşidi boldur. Karısını sokak ortasında öldüren, babasına kurşun sıkan, kendi çocuğuna sarkıp musallat olan, otobüste, tramvayda, okulda, işte… insanları taciz eden… Bir ortak özellikleri vardır bunların: Hepsi insan kılığında. Ülkemizle sınırlı olsa belki baş ederdik. Dünyayı toplar onları yenerdik. Ama bütün dünyayı kaplamış bu canavarlar. Şam’ı, Bağdat’ı, Arakan’ı, Gazze’yi… Libya’yı, Yemeni, Somali’yi; Avrupa’yı, Amerika’yı Asya’yı Afrika’yı… Anlayacağınız her yeri… Kimi zaman varil bombasıyla, kimi zaman keskin nişancısıyla, kimi zaman zehirli gazlarıyla, kimi zaman da akıllı füzeleriyle… çıkar karşımıza. Bir tanesi de çıkmış meydan okumuş. Peh! Benim füzem en akıllısı diyesiymiş. Hey Rabbim! Akıl dağıtılırken bu neredeymiş. Şuna bak hele: akılsız canavarın akıllı füzesi. Sen insanımızı koru, insanlığımızı ayırma bizden Ya Rabbi! İnsanlığın sonunu getirecek bu canavarlar sürüsü…

Geçenlerde yapılan tıp uzmanları ile din uzmanlarının bir toplantısında aklıma geldi. Müthiş bir proje: İnsan nakli… Tek ve kesin çözüm bu diye düşündüm. Birkaç arkadaşa açtım projemi. İnsanlığı kurtarmak istiyordum. Tebessüm ettiler. Siz gülün dedim. Ben bu müthiş projenin üstünde çalışacağım. Gerekirse bütün dünyayı ayağa kaldıracağım. İnsanlığını henüz yitirmemiş herkesten yardım isteyeceğim. Yüreğini kirletmemiş, beynini dumura uğratmamış, şahsiyetini iğdiş ettirmemiş, aklını kiraya vermemiş olanlar kesinlikle bana yardım edecektir.

Ey tıp uzmanları, öncelikle sizden yardım istiyorum. Gelin bu projeye destek verin. Elinizdeki bütün işleri bir tarafa bırakın. Laboratuvardaki bütün projelerinizi durdurun. Bunun aciliyeti var. Derhal bu projeyi hayata geçirmeliyiz. Bu canavarlara acilen insan nakli yapmalıyız. İnsanın hayatı için. İnsanlığın kurtuluşu için. Gelin tümden sahiplenin bu projeyi. Tek tek organ nakilleri ile olacak gibi görünmüyor… Bunların içine tümden insan koymak lazım… Gelin lütfen bir el atın… Sizin ameliyat masasındaki dikkatiniz, bir insanı kurtarmadaki şefkatiniz,  ölümler için duyduğunuz acınız, bir çocuğu bir canı dünyaya getirirken ki sevinciniz lazım bana. Bu projenin en mühim parçaları bunlar… Çok şey mi istiyorum? Bunların hepsi, daha fazlası siz de var… Hele bir inin kalbinize…

Ey din uzmanları, gelin siz de katılın. Bir fetva verin bana en acilinden… Bu, bütün mahzurları mubah kılacak türden bir felaket. Minarelerde ezanlarınızla, mihraplarda tekbirlerinizle, minberlerde hitaplarınızla gelin siz de tutun bu projenin bir ucundan… Gönlünüzü koyarak gelin… Elinizi açarak gelin… Gök kubbede bir hoş sadâ bırakarak gelin…

Derlerse ki haklı olarak tıp uzmanı dostlar: İnsan nakli kolay mı? Zor işi bu. Haydi başardık diyelim, nereden bulacağız bu kadar insanı? Kolay mı insan bulmak bu devirde? Sonuna kadar haklılar… İş size düşüyor din uzmanları kardeşlerim. Toplayın cemaati, yağmur duası gibi insan duasına çıkalım. Kerim olan Rabbimiz, bizi boş çevirmeyecektir. Yağdırır elbet gökten ihtiyaç miktarı kadar insan. O’nun gücünün önünde engel mi var? O dilerse bütün şu canavarları insan da yapar.

Ne ki, dünyaya bir kanun koymuş onu bozmaz. O’nun kanunu değişmez… Ama onları bir gün yakalar. Analarını değil -o garibanların ne suçu var- kendilerini pişman eder… Zannetmeyin ki, Allah bu zalimlerin yaptıklarından haberdar değil… O gün de gelecek… Zaten yakındır…

Ey Allah’ım! Sen benim gönlüme ferahlık ver. Kolay kıl şu içimi kemiren derdi atlatmayı bana. Dilimi çöz, sular seller gibi anlatıyım derdimi insan olanlara… Onlar da hemencecik, gereği gibi, gerektiği kadar anlasınlar beni… Ya da onlar anlatsınlar bana, şu insan olanlar, bu işin olmayacağını… Anlayayım da, aczimi itiraf edeyim, elimden bir şey gelmedi deyip teselli bulayım Ya Rabbi…

Gene dertlendim. Böyle oluyorum dertlenince. Elimden bir şey gelmeyince… Dilime vuruyor dertlerimin acısı… Dilim sızlıyor… Bu yüzden çok konuşuyorum. Konuşamayınca yazıyorum. Aslında sızlayan dilim değil, kalbimim en derin yeri… Metastaz gibi bir şey diyor doktorlar buna… O mudur, bilmiyorum. Kalbim bu kansere ne zaman yakalandı acep? Bu öyle basit kemoterapilerle atlatılacak bir tür de değil… Doktorlar da bir şey diyemiyor bu hastalığa… Onların literatürüne girmemiş henüz.

Her neyse… Zaten bu müthiş projemi saçma buldunuz. Bunu bilmeyecek kadar aklımı henüz yitirmedim. Dudağınızın bir kenarını kıvırarak hafifçe gülümsediğinizi tahmin etmedim sanmayın. Kalbinizi bilmesem de, yüzünüzü tahmin edebilirim. Onu da Bir Bilen var. Unutmayın… Ben, zaten sizin kalbinize güveniyorum. O ne derse razıyım. Güvenemediğim hatta korktuğum: Kalbi olup da, akıl fonksiyonunu kullanmayanlar… Onlar zaten anlamazlar da… Sözüm onlara değil zaten…

  • PAYLAŞ