Hz. Esmâ Bint Ebû Bekir Kimdir ?




prof-dr-adem-apak-yazıları

Prof. Dr. Adem APAK

İlk Müslüman Hanımlardan

Mîlâdî 595 yılında Mekke’de dünyaya geldi. Babası Hz. Ebû Bekir (ra), annesi Kuteyle (Katle) bint. Abdüluzzâ’dır. Hz. Âişe (rah) ile baba bir kardeştir. Hz. Ebû Bekir (ra) vasıtasıyla müslüman olanlar arasında ve ilk Müslümanlar için­de on sekizinci sırada yer alır. Zübeyr b. Avvâm (ra) ile evlenmiş ve ondan Abdullah, Urve, Münzir, Âsım ve Muhâcir adlarında beş erkek; Hadîcetü’l-Kübrâ, Ümmü’l-Hasan ve Âişe adlarında üç kız çocuğu dünya­ya getirmiştir. Kocası Zübeyr (ra), Mekke devrinin sıkıntılı günlerin­de Habeşistan’a hicret etmişse de Esmâ’nın (rah) bu hicrete katıldığına dair bir rivayete rastlanmamaktadır.[1]

Siyer kaynaklarından Esmâ’nın (rah) adı ilk defa, Hz. Peygamber’in (sav) hicret hazırlıklarını sürdürdüğü sırada zikredilir. Rasûl-i Ek­rem (ra) hicret emrini alınca herkesin istirahata çekildiği öğle sıcağında Hz. Ebû Be­kir’in (ra) evine gitmiş, onunla yalnız konuş­mak istemiş, Hz. Ebû Bekir’in (ra) evde bu­lunan kızları Esmâ (rah) ile Âişe’nin (rah) sır saklamayı bildiklerini söylemesi üzerine onların ya­nında o gece hicret etme kararı verdi­ğini ve yanına yol arkadaşı olarak da kendisini seçtiğini açıklamıştır.[2] Hemen hazırlığa başlayan Esmâ (rah) ve Âişe (rah), deriden bir torbaya azık koyup bir kır­baya da su doldurdular, ancak kapların ağızlarını bağlamak için ip bulamayınca Esmâ (rah) babasının teklifi üzerine belinde­ki kuşağı (nitâk) çıkarıp ikiye böldü; bir parçasıyla azık torbasının, diğer parça­sıyla da su tulumunun ağzını bağladı. Bundan son derece memnun olan Hz. Peygamber’in (sav) “Allah bu kuşağının karşılığında cennette sana iki kuşak versin” diye iltifat etmesi üzerine Esmâ (rah) bundan sonra “Zâtünnitâ­kayn” (iki kuşaklı) lâkabını almıştır. Bir başka rivayete göre ise Hz. Peygamber (sav) ve Ebû Bekir’in (ra) üç gün saklandıkları Sevr mağarasına geceleri yemek taşıyan Esmâ (rah), üçüncü gün mağarayı terk edip Me­dine’ye doğru yola çıkacakları sırada azık torbasının ağzını bağlayacağı ipi evde unuttuğunu anlayınca kuşağını ikiye bö­lerek kapların ağzını bağlamış ve bun­dan dolayı bu lâkapla anılmıştır.[3]

Bizzat Esmâ’nın (rah) anlattığına göre, hicret sı­rasında Rasûlüllah (sav) ile Hz. Ebû Bekir (ra) ev­den ayrıldıktan sonra aralarında Ebû Cehil’in de bulunduğu Kureyşli bir grup eve gelerek Esmâ’ya (rah) babasının nerede oldu­ğunu sormuş, “Bilmiyorum” diye cevap vermesi üzerine Ebû Cehil ona bir tokat vurmuş, bu sebeple de küpeleri yere düş­müştür.[4]

Hz. Peygamber’le (sav) Ebû Bekir (ra) Medine’­ye ulaştıktan bir müddet sonra Mekke’­ye bazı şahıslar göndererek her iki ailenin de orada kalan fertlerini Medine’ye getirt­mişlerdir. Bu sırada hamile olan Esmâ (rah) çetin bir yolculuktan sonra Kuba’ya var­dıklarında Abdullah b. Zübeyr’i (ra) dünyaya getirmiş, Muhâcirlerin Medine’de do­ğan bu ilk çocukları Müslümanları çok sevindirmiştir. Zira Yahûdîlerin, Medine’­ye göç eden Müslümanlara büyü yap­tıkları ve bir daha çocuklarının olmaya­cağı, böylece nesillerinin tükeneceği yo­lunda bir söylentiyi yaymalarının ardın­dan Abdullah’ın doğ­ması, bu söylentinin doğru olmadığını ortaya koymuştur.[5]

Bazı kaynaklar, Esmâ’nın (rah) kocası Zübeyr (ra) ile birlikte Hz. Ömer’in (ra) halîfeliği döneminde gerçekleşen Yermük Savaşı’na katıldığını rivayet eder. Bu savaşta İslâm ordusu içinde kadınların da bulunduğu ve ordunun arka tarafında bir tepe üzerinde mevzilenmiş olan bu kadınların kı­lıç kullanmak suretiyle savaşa iştirak et­tikleri, hatta bu hususta erkeklerle yarıştıkları bilinmektedir.[6]

Esmâ (rah), eşi Zübeyr’in (ra) kendisine sert davranmasını her fırsatta babasına duyurmasına rağmen Hz. Ebû Bekir (rah) kızına hep sabır tavsiye etmiştir. Ancak yine de bu evlilik devam etmemiş, Esmâ (rah) elli yaşlarında ve sekiz çocuk an­nesi iken kocasından ayrılmıştır. O, bir daha evlenmemiş, vefatına kadar oğlu Abdul­lah’ın yanında yaşamıştır.[7]

Esmâ (rah) doğrudan siya­sete karışmamakla birlikte, halîfe kızı ve halîfe annesi olması, kocasının da siyasî hadiselerde hep ön planda bulunması, ister istemez onu da siyasetin tarafı olma konumuna getirmiştir. Nitekim Emevîlerin Irak valisi Haccâc karşısında yenilgiye uğramak üzere olduğu günlerde teslim olup olmama hu­susunda fikrine başvuran oğlu Abdullah’a 100 yaşlarındaki annesinin yapmış olduğu şu tavsiyeler aynı zamanda bir edebî vesi­ka hüviyeti taşımaktadır: “Evlâdım, şe­refinle yaşa, izzetinle öl; fakat kesinlik­le esir düşme!… Sen kendini daha iyi bi­lirsin. Eğer doğru yolda olduğuna ve ona davet ettiğine inanıyorsan, yolunda de­vam et. Çünkü bütün taraftarların bu uğurda öldü. Benî Ümeyye oğlanlarının boynunla oynamalarına izin verme. Şayet bütün bunları dünya için yapıyorsan sen ne kötü bir kulsun. Bu takdirde kendini de birlikte çarpıştıklarını da helâk ettin demektir. Ancak doğru yolda oldu­ğunu, fakat taraftarlarının desteğini çek­mesi yüzünden zayıf düştüğünü maze­ret olarak ileri sürüyorsan, bu ne hür in­sanların ne de din ehlinin yapacağı bir iştir. Allah aşkına dünyada daha ne ka­dar kalacaksın? Bu durumda ölüm da­ha güzeldir”.[8]

Abdullah b. Zübeyr’in (ra) Emevî askerleri tarafından öldürülmesinden sonra Haccâc’ın Esmâ’ya (rah) ge­lerek, “Anneciğim, size emîrülmü’minîn adına geldim; bir ihtiyacınız var mı?” di­ye sorması üzerine, “Önce ben senin de­ğil, şu kazığın ucunda sallananın annesiyim. Hiçbir ihtiyacım da yok. Fakat bek­le, sana Hz. Peygamber’den (sav) işittiğim bir hadisi nakledeyim. Rasûl-i Ekrem (sav), ‘Sakîf kabilesinden bir yalancı, bir de boz­guncu çıkacaktır’ buyurmuştu. Gördük ki yalancı Muhtar es-Sakafîdir, bozgun­cu da sensin!” demiştir.[9]

Esmâ bint. Ebû Bekir (rah), oğlunun 14 Cemâziyelevvel 73’te (1 Ekim 692) öldürülmesinden birkaç gün sonra Mekke’de vefat etti. Kadın Muhâcirler içinde en son ölen sahâbî olarak bilinen Esmâ’nın (rah) ileri yaşlarında gözüne perde inmişse de aklî dengesi hiç bozulmamıştır.[10]

Esmâ bint. Ebû Bekir (rah), kendisinden baş­ka babası, dedesi, oğlu (Abdullah) ve ko­cası sahâbî olan nâdir şahsiyetlerden­dir. Rasûl-i Ekrem’e (sav) çok yakın olan bir aileye mensup bulunduğu için kültürlü ve itibarlı bir ortamda yetişen Esmâ (rah), İs­lâmiyet’i en iyi anlayan ve yorumlayan­ların başlarında yer alır. Hicretin ilk yıllarında malî sıkıntı için­de olan ailesinin bir tek at ile evlerine 5 km. uzaklıkta Hz. Peygamber’in (sav) iktâ ettiği bir hurma bahçesi dışında hiçbir varlığı yoktu. Atın bakımı, evin ve bah­çenin bütün işleriyle ilgilenen Esmâ (rah), bir gün sırtında hurma taşırken yolda bir kalabalık içerisinde Hz. Peygamber’le (sav) karşılaştı. Rasûl-i Ekrem (sav) Esmâ’yı (rah) bu hal­de görünce onu terkisine almak iste­diyse de, Esmâ (rah) razı olmadı. Daha sonra Hz. Ebû Bekir’in (ra) kendisi için bir hizmetçi bulmasına çok sevinen Esmâ (rah) elinin rahatlamasından dolayı hürriyetine kavuşmuş gibi olduğunu belirtmiştir.[11]

Câhiliyye devrinde babasından boşa­nan, daha sonra da İslâmiyet’i kabul et­meyen annesi Kuteyle yıllar sonra ziya­retine geldiği zaman Esmâ (rah) onun müslüman olmadığını düşünerek kendisini evine alma hususunda tereddüt etmişti. Du­rumu Hz. Peygamber’e (sav) bildirince, “Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyi­lik etmenizi ve onlara karşı âdil davran­manızı yasaklamaz. Doğrusu Allah âdil olanları sever” (Mümtehine 60/8) me­alindeki âyet nâzil olmuştur.[12]

Esmâ (rah), Hz. Peygamber’in (sav) bir kısım hadislerinin gelecek nesillere ulaştırılmasında önemli rol oynamıştır. İlk Müslümanlardan oluşunun yanında Rasûl-i Ekrem’e (sav) çok yakın bir aile çevre­sinin içinde yer alması ve uzun bir ömür sürmesi onu zengin bir kültür birikimi­ne sahip kılmıştır. Bu birikimini yakın çevresi çok iyi değerlendirmiş, özellikle iki oğlu Abdullah ve Urve, erkek torunları Abdullah b. Urve ve Abbâd b. Abdul­lah, kız torunu Fâtıma bint. Münzir b. Zübeyr, oğlunun torunu Abbâd b. Hamza b. Abdullah, ayrıca ünlü sahâbîlerden Ab­dullah b. Abbâs, Ebû Vâkıd el-Leysî, sahâbî olduğu söylenen Safiyye bint. Şeybe, Tâbiîlerden Muhammed b. Münkedir, Abdullah b. Zübeyr’in kadısı İbn Ebû Müleyke gibi kişiler kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Esmâ’nın (rah) naklettiği hadisler, Kütüb-i Sitte başta olmak üze­re çeşitli hadis kitaplarında yer almak­tadır. Kütüb-i Sitte müellifleri içinde Esmâ bint Ebû Bekir’e (rah) dair haberleri ve ona ait rivayetleri eserinin elli üç yerinde zik­retmek suretiyle en geniş şekilde değer­lendiren muhaddis Buhârî olmuştur. Onun naklettiği hadis ve haberler muh­tevaları bakımından incelendiğinde, bun­ların ana hatlarıyla hicret başta olmak üzere bazı olaylara ışık tutan haberle­re; cömertlik, kıyafet, yeme içme ve ka­dınlarla ilgili hükümlerle bir kısım iba­detlere dair olduğu görülür.[13]

 

 

[1]     İbn Sa’d, VIII, 249-250; İbn Abdilberr, IV, 1781-1782.

[2]     İbn Hişâm, II, 124-126.

[3]     Belâzürî, Ensâb, I, 260-261; İbn Abdilberr, IV, 1782.

[4]     İbn Hişâm, II, 131-132.

[5]     İbn Abdilberr, III, 905-906.

[6]     İbn Sa’d, VIII, 253.

[7]     İbn Sa’d, VIII, 251.

[8]     Taberî, VI, 174-175, 186-191.

[9]     Müslim, Fedâil,229; İbn Sa’d, VIII, 253; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III, 244-245.

[10]    İbn Sa’d, VIII, 255; İbn Abdilberr, IV, 1782-1783.

[11]    İbn Sa’d, VIII, 250-251.

[12]    Buhârî, Edeb, 7.

[13]    Ayrıca bk. Yardım, Ali, “Esmâ bint Ebû Bekir es-Sıddîk”, DİA, XI, 402-404.

  • PAYLAŞ