Sözlükte birleştirmek, bir araya getirmek anlamlarını ifade eder. İslâm inanç terminolojisinde ise; Allah’ı birlemek, O’nun tek yaratıcı olduğunu tasdik etmek ve ibadetleri yalnız O’na tahsis etmek demektir. Bütün Peygamberler, insanları yalnız Allah’a tapmaya çağırmışlar, Allah’tan başka ilahlara tapmalarını ise yasaklamışlardır. Bütün dinlerin aslı, Tevhid İnancını güçlendirmeye dayalıdır. Tarih içinde insanlar, zaman zaman bu Tevhid inancından saparak Allah’tan başka canlı ve cansız ilahlara tapmaya başlayınca, Ulu Peygamberler aracılığı ile Yüce Allah insanları bu sapıklıktan arındırmıştır.
Tarihte ilk defa Tevhid inancından ayrılarak putlara tapan kavim Nuh kavmidir. Onlar Allah’ın gerçekten çok iyi kullarına öldükten sonra da aşırı derecede saygı göstererek, zamanla onlara tapmışlardır. Yine tarihte ilk defa putlara tapmaya karşı çıkan ve şirk inancını yıkan Peygamber İbrahim aleyhisselamdır. O, şirki yıkarak Tevhid inancını kökleştirmiş, kendisinden sonra gelenler de onun yolunu izlemişlerdir. Bu durum Kur’ân’ın çeşitli ayetlerinde dile getirilmiştir.
İslâm İnancı Tevhid temeline dayalıdır. Kur’ân-ı Kerim’in en önemli hedefi Tevhid inancını yerleştirmek, Allah’tan başka varlıklara tapma düşüncesini kökünden söküp atmaktır. İslâm’ın getirdiği bu tevhid inancı, Müslüman’ı bağımsız, hür düşünceli kılmayı ve onu şahsiyet sahibi yapmayı hedefler. Dolayısıyla, Tevhid inancı insanı yüceltir, ona güven verir. İslâm’ın çok kısa bir sürede üç kıtaya yayılması ve o dönemlerde en ileri medeniyetleri kurmasının sırrını bu noktada aramak gerekir. Vicdanı hür, düşüncesi hür, Tevhid inancına bağlı, kula kul olmayan milletlerin ilerlemesine imkân yoktur. Türk milletinin asırlarca başarılar sergilemesi de bu inancı bağlılığındandır. Yine İslâm dininde gerçek anlamda bir düşünce hürriyetinin varlığını bu Tevhid inancında aramak gerekir.
İslâm’da; biri rububiyet, diğeri ulûhiyet, üçüncüsü esma ve sıfat Tevhidi olmak üzere üç türlü Tevhid vardır.
Rububiyetin Tevhidi. Allah’ın gerçek bir Rabb olduğunu kabul edip, O’nun yegane yaratıcı, rızık verici, yaşatıcı, öldürücü olduğuna ve bu işlerde ortağının bulunmadığına inanmaktır. Mekke müşrikleri Allah’ın varlığına, yaratıcı, rızık veren, hayat veren ve öldüren olduğuna inanıyorlardı. Fakat onlar ibadeti yalnız Allah’a tahsis etmiyorlar, Allah’tan başka varlıklara da tapıyorlardı. Yunus sûresi 32–33.ayetleri ile Zuhruf sûresi 10.ayeti bunu ifade buyurmaktadır.
Ulûhiyetin Tevhidi: İbadeti yalnız Yüce Allah’a tahsis etmek, yardımı yalnız ondan istemek, yalnız O’na çağrıda bulunmaktır. Nûh, Hûd, Salih, İbrahim ve diğer bütün Peygamberler bu tür Tevhid inancını yerleştirmek için gönderilmişlerdir.
İsim ve Sıfat Tevhidi: Yüce Allah’ın Kur’ân’da bizlere haber vermiş bulunduğu isim ve sıfatlar ile vasıflanmış olduğuna kesin olarak inanmaktır. Yüce Allah zatında eşsiz olduğu gibi, sıfatlarında da eşsiz ve eksiksizdir.