Prof. Dr. Yunus Vehbi YAVUZ
Yüce Allah, insana kafa vermiştir ki, onunla düşünsün; kendini yönetsin; hayata hâkim olsun ve dünya işlerini mükemmel bir şekilde yürütsün… Mutlu yaşasın ve mutlu yaşatsın…
İnsanı diğer canlı varlıklardan ayıran en belirgin özellik işte bu düşünmektir.
Düşünmek en büyük nimettir.
Düşünmek en büyük kuvvettir.
En güçlü adam en güçlü en iyi düşünen adamdır.
Harika şeyleri icat edenler, savaşlarda zafer kazanan kahramanlar, kendi kafası ile düşünmeleri sayesinde başarılı olmuşlardır.
Kur’an’da Allah, insanı mükerrem kıldığını ifade etmiştir. Yani insan, diğer canlılara göre daha üstün bir varlık kılınmıştır. Bu üstünlük ise düşünme ve akl etme olgusuna dayandırılmıştır.
İnsan dışında, tabiatta var olan bunca cüsseli ve fiziki yönden çok güçlü hayvanlar, düşünme yeteneğine sahip olmadıkları için, dünyaya hükmetme imkânından yoksundurlar. Onlar yaratılışlarında ne varsa onu aynen korumaktadırlar.
Eğer durum böyle olmasaydı, dünya hâkimiyetinin onlara ait olması gerekirdi.
İnsan düşünme yeteneği sayesinde kendini koruyabilmekte ve diğer varlıklara hükmedebilmektedir.
Yine insan düşünmesi sayesinde hayatı kolaylaştıran güzel işler yaparak dünyayı mutluluk içinde yaşanır hale getirebilmektedir.
İnsan, icat ettiği teknoloji sayesinde dağları delebilmekte, kocaman kayaları peynir gibi koparıp parçalayabilmektedir.
Yine insan bu sayede milyonlarca kilometre mesafedeki yıldızlara kadar teknik araçlar fırlatarak onlara ulaşabilmekte ve bu âlemden bize ilginç haberler getirebilmektedir.
Yani insan, düşünmesi sayesinde dünyaya da uzaya da hükmedebilmekte ve imkânsız gibi görünen işleri başarabilmektedir.
İnsan, yine bu sayede, olmayan birçok şeyi icat etmekte, teknolojik harikalar meydana getirebilmektedir. Motorlu araçların icadı, uçağın, radyo, televizyon ve bilgisayarın icadı, özellikle internet olayı baş döndüren ve akılları hayrete düşüren insanın kendi kafası ile düşünmesinin ürünü olan olaylardır.
Bugüne kadar icat edilen bunca harika işler ve bundan sonra da icat edilecek olanlar, hiç şüphe yok ki insanın kendi kafası ile düşünmesinin ürünleridir.
Eğer ilk insandan itibaren, insanlar başkalarının kafası ile düşünselerdi, daha başka bir ifade ile kendi kafalarını çalıştırıp düşünmeselerdi, bu gelişmelerin hiçbiri olmayacaktı; insanlık teknolojide ve hayatın kolaylaştırılıp güzelleştirilmesinde bir milimetre mesafe alamayacaktı. Belki de ilk insanlar ne yapmışlarsa ve ne düşünmüşlerse, onların aynısı tekrar edilerek hayat sürdürülecekti. Yani ilk insan ne ise bu gün ki insan da o olacaktı.
Fakat durum böyle olmadı. İlk insandan sonra, insanlar kendi kafaları ile düşünerek dünya ve ahiret işlerini yürütmüşler, her geçen gün eskiye oranla daha ileriye doğru adımlar atmışlardır. Son asırda ise baş döndüren bir hızla ilerlemektedirler. Bu gün gelinen nokta, atılan bu adımlar, hep bu kendi kafası ile düşünmenin ürünüdür.
Zaman içinde, toplumlarda görülen duraklama, hatta gerileme olgusu, başkasının kafası ile düşünmekten kaynaklanmıştır.
Başkasının kafası ile düşünmek, fert ve toplumlar için en tehlikeli şeydir. Çünkü önce başkası bir şeyi düşünecek, sonra siz onun düşündüklerini düşüneceksiniz yahut ezberleyecek, tekrarlayacak ve uygulayacaksınız. Bunun açık ifadesi, sizin daima o düşünen kişinin gerisinde kalmanızdır. Yani başkasının kafası ile düşünmek hiç düşünmemektir; bir şey yapmamaktır; hiç bir şey olmamaktır.
Son asırlarda maalesef İslam dünyasında, gerek dünya işlerinde gerekse din işlerinde, başkasının kafası ile düşünme tehlikesi kendini göstermiştir.
Bizden önce yaşayanlar, din ve dünyayı nasıl anlamışlar ve yorumlamışlarsa, aynen onu izlemek ve buna bir şey katmamak, başkasının kafası ile düşünmektir.
Önceki insanlar, dünyayı nasıl anlamışlar ve nasıl düşünmüşlerse o kadar anlamak, o kadar düşünmek ve onu aynen tekrarlamak, başkasının düşündüğü kadarını düşünmektir, yani hiç düşünmemektir.
İşte bu, kelimenin tam anlamı ile düşünmemektir; gerilemektir, geleceği doğru ilerleyen dünyada yokluğa mahkûmiyettir. Buna Arap dilinde taklit denilir.
Taklit başkasının düşündüklerini ve yaptıklarını bir tür fotokopi etmektir. Fotokopi yapmak ise başkasını geriden izlemektir. Fotokopi yapmak, önce asıl nüshanın var olmasını gerektirir. Birileri önce asıl nüshayı yazacak, sonra onun yazdıkları fotokopi edilecektir. O birileri yazmadığı ya da yapmadığı takdirde durulacaktır.
Başkasının kafası ile düşünmek, başkasına bağımlı olmaktır; başkansının gerisinden gitmektir; başkasının gölgesi olmaktır.
Başkasının kafası ile düşünmek hiçbir şey olmamaktır.
Hayatta başarılı olmak ve medeniyeti daha ileri noktalara götürmek, teknolojide hızlı mesafe almak kendi kafası ile düşünmeye bağlıdır.
Başkasının kafası ile düşünenlerin isabet etmesi başkalarının doğru düşünmesine bağlıdır. O başkaları eğer yanılırsa, onların kafası ile düşünenler de yanılırlar; isabet ederlerse isabet ederler.
İnsan yanılırsa kendi kafası ile yanılmalıdır. Yüce Yaratan bize bu varlığı, kendi kafamızla düşünüp güzel işler yapmak için vermiştir.
O halde, mutlaka zihin tembelliğinden kurtulmalı, beden tembelliğini bırakmalı; başkasının kafası ile değil, belki kendi kafamız ile düşünmeli ve yapmalıyız. Yanılırsak kendi kafamızla yanılalım.